Rüzgarın Adı


GİRİŞ
Üç Kısımlı Sessizlik

1- Etrafta bir şeylerin eksikliğinden kaynaklanan boş, yankılı bir sükunetti.
2- Sessizce kafayı çeken adamların oluşturduğu sessizlik.
3- Bu sessizliği fark etmek kolay değildi. Bu sessizlik uzun zaman evvel sönmüş bir ateşin sıcaklığını barındıran kara taşlı bir şömineydi.

BİRİNCİ BÖLÜM
İblislere Göre Bir Yer

Hikaye bir handa 5-6 kişilik bir grubun içip yiyerek Cob adlı bir ihtiyarın anlattı hikayeyi dinlemekle başlıyor. Daha önce fantastik seriler okuyup izleyenler bilir ihtiyarın soylediklerini defalarca duydukları için kimse pek umursamaz anlatılanı. Hatta arada bir sözünü keserler. Burada da aynısı oldu, bir tek diğer dinleyicilerden daha toy olan demircinin çırağı dikkatle dinliyor anlatılanı. Birinci bölümde en dikkat çekici olay Carter'e saldıran örümcek benzeri yaratık. Bu yaratığa sadece han sahibi Kote korkmadan bakıyor. Sonra zeten kendiside durumu fark edip daha endişeliymiş gibi davranıyor. Diğerlerine nazaran daha bilgili olduğundan Kote'nin ana karakter olduğu bariz belli. Köy halkının tutumuda tam bir cahil toplum örneği. Ulan adama 48 dikiş atılmış ne diye salağa yatıyorsunuz? O handakiler de iyi biliyor bu cahil köylüleri ve fazla üstelemiyor bu iblis olayını. 

İKİNCİ BÖLÜM
Güzel Bir Gün

2 sayfalık bir soygunu anlatıyordu. Tarihçi yılların tecrübesi ile soygundan yine iyi bir durumda çıktı. Zaten kendisi bile askerlerin soygunu şimdiye dek en medeni soygun olduğunu düşünüyor. Bu tarihçi de kara yaratıklar ile ilgili bir şey biliyor olmalı. Tuvaletini yaparken korkmasından belli.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Tahta ve Sözcük

Graham'ın getirdiği ahşap ilgimi çekti, bayağı sağlam bir şeye benziyor. Ayrıca değerli gibi.
Kote bu hancılık işinden usanmış, hâl ve hareketlerin ben bunu anladım. Bast, Kote için cok endişeli ama elinden Kote'ye ayak uydurmaktan başka bir şey gelmiyor. Gerçi buna Kote fırsat vermiyor dersek daha doğru olur.
 
Tenekeci'nin sattıklarından daha çok çocukların sölediği şarkı daha çok ilgimi çekti.

"Şöminedeki ateş maviye çalınca,
Ne yaparsın? Ne yaparsın?
Dışarı kaçarsın. Kaçıp saklanırsın."

...

"Gözleri karganınkiler gibi kapkaraysa,
Nereye gidersin? Nereye gidersin?
İster yakına ister uzağa. Artık neresi olursa."

...

"Suratı olmayan adamlar gördün mü hiç?
Hayalet gibi gezerler oradan oraya.
Ne yaparlar? Ne yaparlar?
Chandrialılar. Chandrialılar."

Bu Chandrialılar hakkında kitabın ilerleyen bölümlerinde ilginç bilgiler edineceğiz bence.

Kote tam keyiflenmişken, Kumral saçlı gencin ona Kvothe diye seslenmesi ve hatırladığı olay Kote'yi çok rahatsız etti. Bu onu eski anılara sürüklemişti, ateşin başındaki hallerinden bu çıkarımı yaptım. Sonraki gün kendini toparlayıp demirciden bir kaç malzeme alması başka bir amaç taşıyordu, demirciye orada yalan söyledi. Eh 10. bölümden sonra maceraya atılır artık.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Newarre'ye Giden Yolun Yarısı

Tarihçimiz ana karakter Kote (Kvothe) ile çabuk tanıştı. Bu kadar erken beklemiyordum. Kote'nin demirciden aldığı eşyaları farklı bir amaç için kullanacağı belliydi zaten. Tarihçe ile konuşurken sanki handa olduğunda daha kabaydı. Scrael'leri kendisine çekmek için özel bir şey yaptı mı merak ediyorum. Tabii yine bir çocuk şiiri ve Scraelleri gömmek için uygulan ritüeli öğrendik. Kote'de kendini çok yıpratmış. Hanı boş bırakmayacağı için Bast'ı yanına almamıştır diye düşünüyorum. 

...
"Bak ne yapacaksın,
Üçe birlik bir çubuk kazacaksın.
İçine dişbudak, karaağaç ve üvez atacaksın."
...

BEŞİNCİ BÖLÜM
Notlar

Bast'ın yardım etmek istemesini anlıyorum fakat ustan kasabalıların şüphelenmesini istemiyor sanırım. Önceki bölümde yazdığım şey doğruymuş Scraelleri çekmek için Kote  Scrael cesedinden bir parça kullanmış. Kote kaç adı var merak ediyorum. Bast şimdi de Reshi diye sesleniyor adama. Ayrıca Bast'ın demir iğneleri sevmediği ve ilkel bir alet (daha doğrusu halkının ilkel) olduğunu belirtmesi tuhafıma gitti. Kemik iğne ve ipten daha ince bir malzemeyle Kote'nin yaralarını diktikten sonra durumunu kontrol ederken söylediği şarkıdan Kote'nin bir sağlık sorunu mu var acaba dedirti bana.

"Bir faninin tutuşmasını,
Sonra gün be gün sönüp gitmesini
Ne gariptir izlemesi.
Parlak ruhunun kibrit gibi olduğunu
Ve rüzgarın gönlünce davranacağını bilmesi.
Elimden gelse kendi ateşimi verirdim.
Böyle titreşmen neyin habercisi?"

ALTINCI BÖLÜM
Hatırlamanın Bedeli




Yorumlar